Kurşunlu Cami: Odunpazarı semtinde, Paşa Mahallesi' ndedir. Merdivenli kapıdan girildiğinde ortada şadırvan, sağ tarafta menzilhane, sol tarafta aşhane, karşıda cami görülür. Bu cami, Veziri-sanî Mustafa Paşa tarafından 1525 yılında yaptırılmıştır.
Cami 1961-1962 yıllarında yenilenmiştir. Caminin arkasındaki büyük kubbeli semahane, medrese odaları ve ön taraftaki sütunlu açık mekân, buranın bir Mevlevi tekkesi olduğunu kanıtlamaktadır.
Seyyit Battal Gazi Külliyesi: Seyitgazi İlçesinde, 150 metre yüksekliğinde Üçler Tepesi' nin doğuya bakan yamaçları üzerindedir. Bu külliye Seyyit Battal Gazi' ye ithafen yaptırılmıştır (1207 - 1209).
Anadolu'nun Bizans İmparatorluğu egemenliği altında bulunduğu M.S. 700 yıllarında, İslamiyet henüz Anadolu içlerine yayılmamıştı. İslamiyeti kabul etmiş olan Emeviler doğudan sık sık Bizans'a karşı Anadolu' nun içlerine akın yaparak Anadolu' yu ele geçirmek ve İslamiyeti yaymak istemişlerdir. 720-740 yıllarında sıklaşan bu akınlardan birinde Seyyit Battal Gazi lakabı ile anılan bu efsaneleşmiş halk kahramanı, bugünkü Seyitgazi ilçesinin bulunduğu (antik adı Nakolea) Mesih Kalesi olarak bilinen bölgede 740 yılında şehit düşmüştür. Bizans'a karşı yapılan savaşlarda büyük kahramanlıklar gösteren ve İslamiyetin Anadolu' da yayılmasında büyük katkısı olan, yıllar yılı nesilden nesile kahramanlıkları anlatılan Seyyit Battal Gazi adına 1207-1208 yıllarında Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaattin Keykubat' ın annesi Ümmühan Hatun tarafından türbe ve cami yaptırılmıştır. Daha sonra Ümmühan Hatun için de burda iki katlı eyvan biçiminde bir türbe eklenmiştir. Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve gelişme dönemlerinde; onarım, yeniden yapım eklemelerle yapılan topluluk külliye halini almıştır. Osmanlı Devleti döneminde vakıflaştırılmış Cumhuriyet Dönemi' ne kadar dini eğitim, tören ve toplantıların yapıldığı medrese ve tekke olarak kullanılmıştır.
Bugün mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan ve 1954 yılına kadar harap bir durumda bulunan külliye, bu tarihte yapılan geniş bir restorasyon çalışması ve çevre düzenlemesi ile bugünkü durumuna getirilmiştir. Yapılan ışıklandırma sistemi ile geceleri aydınlatılmakta, etkileyici görünümü, turistik ve dini amaçlı ziyaretçileri ile Seyitgazi ilçesine canlılık kazandırmaktadır.
Şeyh Edebali Türbesi: Şeyh Edebali, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beyin kayınpederidir. Şeyh Edebali' nin türbesi şehrin Odunpazarı semtindeki Odunpazarı mezarlığı' nın içindedir. Türbe, II. Abdülhamit tarafından restore edilmiştir.
Şeyh Şahabattin Türbesi: İçinde iki sanduka bulunan ve yeni bir dikdörtgen yapı olan türbe, Kurşunlu Camiisi' nin batısında yer almaktadır
Yunusemre Külliyesi ve Türbesi: Eskişehir Mihalıcçık ilçesi Yunusemre beldesinde (Sarıköy) dir. Eskişehir-Ankara demiryolu yakınından geçmektedir. Yunusemre bu dünyada yaşayan insanları sevgiye, birlik ve beraberliğe çağıran bir hak aşığıdır.
Mezartaşının ön cephesinde yazılı olan "Gelin Tanış Olalım, İşi Kolay Kılalım, Sevelim Sevilelim, Bu Dünya Kimseye Kalmaz" sözlerinde Yunus Emre'nin yaşam felsefesi özetlenmektedir.
Nasrettin Hoca'nın Evi: Ünlü mizah ustası Nasrettin Hoca, 605 (1208-1209) yılında Sivrihisar'ın Hortu köyünde doğmuştur. İlk bilgilerini köy imamı olan babasının yanında öğrenmiştir. Daha sonra Akşehir' e giderek Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim gibi devrin tanınmış alim ve ariflerinden bilgi öğrenmiş, nasip almıştır.
Hocanın ayrıca Konya Medresesi' nde okuduğu, Akşehir' de, Sivrihisar' da ders okutup imamlık ve hatiplik yaptığı sanılmaktadır. Bundan başka hocaya ait olduğu ileri sürülen eski bir mezar taşı üzerindeki vefatı 683 (1284) dür. Mezarı Konya ili Akşehir ilçesindedir.
Nasrettin Hoca adı, zekası ve fıkralarıyla dünyaca tanınmış bir halk filozofudur. Hoca' nın hayat, tabiat ve cemiyet içindeki insanı, keskin görüşler ve zeki söyleyişlerle karikatürize eden nükteleri yalnız bir milleti değil, bütün insanlığı tatmin edecek değerde olduğundan bu Türk zekası başka milletler arasında da tanınmış ve sevilmiştir. Türk halk zekası ise, bu nüktelerde kendi mizah dehasını bularak onları sevmiş, yaymış, bütünlemiş ve çoğalmıştır. Nasrettin Hoca Fıkraları batı dillerine de çevrilmiştir. Nasrettin Hoca İran, Mısır, Irak gibi ülkelerde, Kafkaslarda, Balkan ülkelerinde ve Avrupa ülkelerinde de tanınan ünlü bir mizah ustasıdır.
Doğanlı Kale: Bu kale, Seyitgazi ilçesinin Çukurca Köyü yakınındadır. Kalenin üst kısmındaki kaya "doğan" a benzediğinden bu ismi almıştır. Bir Frig eseri olan Doğanlı Kale'nin iç kısmına, Bizans ve Roma çağlarında, yeraltı geçitleri ve mezar ilave edilmiştir.Yapı, içindeki merdivenler ve odalarla delik deşik bir görünüm sergilemektedir.
Gerdek Kaya Anıtı: Çukurca Köyü'nün 500 m. güneybatısında bulunan bir 'mezar anıtıdır. Dor stili bir tapınak cephesi taklit edilerek oyulmuş bu mezar anıtında, içerlek iki kapı ile iki ölü odasına girilmektedir.Cephesi doğuya bakan bu anıt, Yunan-Roma Çağı'nı anlatmaktadır. Alınlığın üstündeki kaya çıkıntısı üzerinde, başsız bir aslan figürü de görülmektedir.
Yazılıkaya (Midas Kenti): Çiftelere 39 km. uzaklıkta bulunan Yazılıkaya, binlerce yıl önce kayalık bir platform üzerine kurulmuştur. 1315 metre yükseklikte, dikdörtgen şeklindeki, Frigya yaylası üzerinde bulunmaktadır.
Roma devrindeki yazarlar, bu bölgenin havasının sağlıklı ve toprağının bereketli olduğundan söz etmişlerdir.Bardakçı Suyu da bu bölgeden geçmektedir. Midas Anıtı, Frigya sanatının tipik bir örneğidir. Bu anıt, bir mezar anıtı olmayıp, Frigya'da pek çok kaya anıtı örneğinde görüldüğü gibi, bir Kybele (Ana Tanrıça) heykeli koymak üzere yapılmıştır. Anıtın üzerinde Frig yazıları olduğundan "YAZILIKAYA", yazılarda ise "MİDAS" adı geçtiğinden "MİDAS AMİTİ" denmiştir. Kült anıttır. Midas Anıtı'nın M. Ö. 550 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Kaya üzerinde, bir tapınağın cephesi biçiminde işlenmiştir. Cephesi doğuya bakmaktadır. Anıtın en ilginç yönü, üzerinde henüz çözülememiş olan ve ilk kez 1839 yılında Ch. Texiker tarafından yayınlanan, üç yazıtın bulunmasıdır.
Birinci Yazıt: Alınlığın üzerindeki kaya çıkıntısı üzerinde bulunan 11 m. uzunluğunda ve 45 cm. büyüklüğündeki harflerin yazılı olduğu bir yazıttır. Frig dili ile ilintili "ATEŞ" ve "MİDAİ" sözcükleri belirgin olarak okunmaktadır. Ateş, Frigliler'in bir tanrısıdır. Midai, efsanelere göre Kral Midas'ın annesi ve ürünlerin koruyucusudur.Aynı zamanda, demirin keşfi de bu tanrıçayla ilgilidir. Bu yüzden, bu anıt ile demir endüstrisi kökeni arasında bir bağlantı vardır.
İkinci Yazıt: Midas Anıtı' nın iki ucunda dikdörtgen şeklindeki bir girintinin, dip duvar ve yan duvarı üzerinde, 45 cm.lik harflerle işlenmiş bir yazıttır.
Üçüncü Yazıt: Kuzey taraftaki dikdörtgen dikmenin üzerinde, yukarıdan aşağı 25 cm. büyüklüğündeki harflerle yazılmıştır. Yazıtın başındaki "BABA" sözcüğü belirgin olarak okunmaktadır.
Küçük Yazılıkaya: Midas Anıtı'nın, 210 metre güneybatısında yukarıdan aşağıya işlenmeye, oyulmaya başlanmış; ancak alt kısmı işlenilmeden kalmış bir anıttır. Midas Anıtı ile benzer yönleri vardır. Üstte süslü bir alınlık, iki yanda geometrik motifler yine üstte yatay bir motifle birleşir. Anıtın işlenmiş kısmı, 180 metredir. Bu anıtın da Midas Anıtı gibi, dinsel törenlerde kullanılmak için yapılmaya başlanmış olduğu sanılmaktadır.
Kümbet Asar Kalesi: Kümbet Vadisi'ndeki bu kale, Frig Çağı'nın özelliklerini taşır. Kayaya oyulmuş merdivenler, yeraltı geçitleri, kaya yüzlerine işlenmiş geometrik süslemeler, tipik Frig Kaya Kalesi'nin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.
Yapıldak Asar Kale: Kümbet Vadisi'nin güneyinde, Yapıldak Köyü'nün kuzeybatısındadır.
Ballık Kale: Kümbet'in doğusun-dadır. Tipik bir Frig yerleşim yeri ve gözetleme kalesi örneğidir.
Keskaya: Karacaalan Köyü'nün batısındadır. 1953 yılında, taş blokları buradan Eskişehir'e taşınarak, Merkez Bankası'nın inşasında kullanılmıştır.
Arezastis Anıt: Midas Kenti'nin 1500 m. kuzeyindeki bir kayanın içi oyularak yapılmış bir anıttır. Bu anıtın alınlığının sağ üstündeki yazıtta, "Arezastis" sözcüğü okunabildiği için bu isim verilmiştir. Anıt 7 m yükseklikteki dik bir yüzeyin üstündedir. Bu anıtın, en ilginç yönü de Frig yazıtlarını çok iyi taşımasıdır. Bu anıtın 674 yılından önce yapıldığı ve dinsel törenler için kullanıldığı sanılmaktadır.
Bahşayiş Anıt: Bahşayiş Köyü yakınındadır (Kümbet'in 7 km. güneyinde). Motiflerle süslenmiştir. Bu anıtın da diğerleri gibi dinî törenler için kullanıldığı varsayılmaktadır. Anıtın arkasında, kayaya oyulmuş bir mezar odası bulunmaktadır.
Salon Mezar: Yazılıkaya kabartmasının batısında, kayaya oyulmuş bir Frig eserdir. Kapısının üzerinde, karşılıklı iki aslan kabartması görülmektedir.
Alemşah Kümbeti: Sivrihisar'da bulunan bu kümbet, Selçuklular tarafından, 1321 yılında. Melik Şah'ın kardeşi Sultan Şah adına yapılmıştır. Çatısı, piramit tarzındadır. Tarihî bir yapı olan bu kümbet, biri mescit, diğeri mezar olmak üzere iki katlıdır.
Ulucami (Emineddin-i Mikail Camii): Sivrihisar İlçesi'nde bulunan ve kervansaray olarak kullanılan bu eser, 1257 yılında E. Mikail tarafından camiye çevrilmiştir. En ilginç yönü, düz çatısını 67 adet ağaç sütunun taşımasıdır.
Pessinus Şehri: Sivrihisar ilçesinin 16 km. güneyindeki Ballıhisar köyünde, "Tanrıça Kybele" adına, Frigyalı'lar tarafından kurulmuştur. Helenizm Çağı'nda, bu bölgeye akın eden Galatlar'ın bir kabilesi olan Tolistoboglar, bu yöreye yerleşmişler ve Pessinus, başkentleri olmuştur. Pessinus, Bergama Krallığı döneminde en parlak dönemini yaşamıştır. Bergama Krallığı, eski Pessinus Tapınağı'nın yerine Grek stilinde bir mermer tapınak yaptırmış ve süslemiştir. Bu tapınak, her yıl dini bayramlar sırasında kurulan panayıra, büyük bir canlılık getirmiştir. Grek hakimiyetinde iken şehrin planlan yeniden düzeltilmiş, meclis binası, yolları, kanalı, çarşı ve tiyatrosu kurulmuştur.
Tarihçe
Eskişehir, Milli Mücadele yıllarında, uzun süre gündemde kalan bir şehir olmuştur. İstanbul'u Anadolu'yu bağlayan demiryolu üzerindeki stratejik konumu, iç çalışmalardaki rolü, Anadolu'yu istila etmiş olan Yunan Ordusu'nun Orta Anadolu'ya geçişinin eşiğini oluşturması ve yeni devletin kuruluşuna katkılarıyla önem kazanmıştır.
Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında toplanan Sivas Kongresi'ne (4 Eylül 1919) Eskişehir'den; Siyahizade Halil İbrahim Efendi, Bayraktarzade Hüseyin Bey ve Hüsrev Sami Bey katılır.
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, Eskişehir'de toplantı yapmaya karar verirler. Ancak Eskişehir-Ankara tren yolunun işletilmesinin itilaf devletlerince yasaklanmasından dolayı toplantı Ankara'da yapılır.Atatürk, ünlü Nutku'nda, Kurtuluş Savaşı sırasında Eskişehir'e 520 kişilik bir İngiliz taburuyla, 100 kişilik bir başka müfrezenin gönderildiğinden söz eder. Bu kuvvetler Eskişehir'de İstasyon çevresine yerleşirler.
15 Mayıs 1919'da İzmir'e, çıkan Yunanlılar, kısa süre içinde Menderes, Salihli, Akhisar ve Ayvalık'a kadar uzanan bir hat üzerinde ilerlediler. Yunan kuvvetleri ayrıca, İstanbul'daki İngiliz Generali Milne ve kuvvetleri tarafından desteklenmekteydi. İngiliz Generali Milne, görünüşte iki tarafa da saldırıyı yasaklamıştı. Ancak Yunanlılar, 22 Haziran 1920'de saldırıya geçerek Bursa, Uşak, Alaşehir ve Nazilli'yi aldılar.
1921 yılında Eskişehir'e 40 km. uzaklıktaki İnönü'de, Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri yapıldı. Stratejik konumu bakımından önem taşıyan Eskişehir'in, Yunanlılar tarafından elde tutulması son derece önemliydi.. Bu yüzden Türk-Yunan Savaşlarının beş muharebesinin üçü, Birinci İnönü, İkinci İnönü ve Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, Eskişehir 'de gerçekleşmiştir.
Eskişehir-Kütahya Savaşları sonunda Türk Ordusu Sakarya'nın doğusuna çekilir. 23 Ağustos 1921'de Yunanlılar yeniden saldırır. 30 Ağustos 1921'de ise düşman ordusu, en ağır yenilgiyi alarak geri çekilmeye başlar. 2 Eylül 1922 günü, Seyitgazi yönünden gelen Türk Süvarileri Tekkeönü'nden Eskişehir'e inerler ve düşman kuvvetlerini Eskişehir'den çıkartırlar. Cumhuriyet Dönemi'nden önce, Lozan Konferansı görüşmelerinin ilk bölümünün kesilmesinden sonra, İsmet Paşa ve heyeti, Mustafa Kemal Paşa'yla Eskişehir'de bir araya gelir. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet'in ilanının ardından çıktığı yurt gezilerinde trenle Eskişehir'e gelir. Halk tarafından büyük bir coşkuyla karşılanır. 6 Ağustos 1929'da yine Eskişehir'e gelen Atatürk, Eskişehir Garı'nda kendisini karşılayan Temyiz Mahkemesi üyeleri ve gazetecilerle görüşerek, demeç verir. 16 Ocak 1933'teki yurt gezisinde, Eskişehir'i gezer, lisede derslere girer ve Halkevi'nde görüşmeler yapar. 21 Haziran 1934'te, beraberinde İran Şahı Rıza Pehlevi'yle Eskişehir'e gelerek, "Atatürk Havaalanı"nı gezer ve hava manevralarını izler.
8 Haziran 1936, 6 Ocak 1937, 4 Haziran 1937 ve 20 Kasım 1937 tarihinde de trenle Eskişehir'e gelerek, garda ve şehirde görüşmeler yapar. Atatürk Eskişehir'e son olarak, 21 Ocak 1938 tarihinde gelir. Kendisini karşılayanlarla garda üç saat görüşür. Bu arada, daha önce isteği üzerine Eskişehir'e getirilmiş olan "Kalabak" suyuna, "Atatürk Suyu" adının verilmek istendiğini duyunca, şöyle der: "Tabiatın vermiş olduğu bir nimetin sahibi olmak isteği ve iddiasında hiçbir zaman olmadım."
Atatürk yurt gezilerinde İstanbul'dan sonra en çok Eskişehir'e gelmiş, her gelişinde Eskişehirliler'in sorunlarını sormuş, görüşmeler yapmıştır.
Atatürk'ün Eskişehir'e geliş tarihleri sırasıyla şöyledir. 1. 21 Haziran 1920 - 22 Haziran 1920 2. 28 Temmuz 1920 3. 27 Ağustos 1920 - 28 Ağustos 1920 4. 4 Aralık 1920 - 5 Aralık 1920 5. 11 Şubat 1921 - 13 Şubat 1921 6. 2 Mayıs 1921 -3 Mayıs 1921 7. 15 Ocak 1923 8. 19 Şubat 1923 - 20 Şubat 1923 9. 24 Mart 1924 10. 30 Ağustos 1924 11. 21 Eylül 1925 12. 5-6 Ağustos 1929 13. 20-21 Temmuz 1931 14. 16 Ocak 1933 15. 16 Nisan 1934 16. 21 Haziran 1934 17. 8 Haziran 1936 18. 6 Ocak 1937 19. 9 Ocak 1937 20. 4 Haziran 1937 21. 20 Kasım 1937 22. 20 Ocak 1938 (Kalabak s.)
Eskişehir, savaştan sonra yeniden kurulur ve savaş kalıntılarının arasından yeni bir şehir yaratılır. İşgal günlerinin ardından, ilk olarak ekonomi alanında düzenlemeler yapılır. 31 Aralık 1925 tarihinde "Zahire Borsası" ve "Eskişehir Ticaret Borsası" kurulur. 1894 yılında çalışmaya başlayan ve nitelikli işçi yetiştirilmesine ön ayak olan "Lokomotif ve Vagon Tamir Atölyesi" ve buna bağlı "Çırak Okulu" çalışmalarını sürdürür. Bunlara ek olarak 1926 yılında, "Uçak Bakım Atölyesi" kurulur. Bu kuruluşlar, Eskişehirliler'e yeni iş imkânları yaratır. Cer ve tamir atölyeleri, 1924 yılında T.C.D.D İşletmesi'ne devredilir. 1918 yılında ise "Eskişehir Çiftçi Bankası" kurulmuştur.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında endüstriye, tarıma ve doğal kaynak araştırmalarına hız verildi. Bu yıllarda un, tuğla kiremit, kereste endüstrileriyle ilgili araştırmalara da başlandı. 1927 yılında Eskişehir'de, "Kurt Kiremit Fabrikası" ve "Arslan Kiremit Fabrikası" kuruldu. Bu iki fabrikanın başarısı bu bölgede kısa zaman içinde başka fabrikaların da açılmasını sağladı.
1927'deki ilk hamleden sonra, Eskişehir'de çanak-çömlek endüstrisi hızla gelişti. Bugün on iki modern kuruluş ve Eskişehir Ticaret Odası üyelerinin bir kısmı kiremit, tuğla ve sıcak tuğla üretimine destek vermektedirler. Türkiye'de talep edilen çanak-çömleğin büyük bir bölümü Eskişehir'den karşılanmakta ve bir kısmı da ihraç edilmektedir. Bu endüstrinin gelişimi, 1953 yılında kurulan Çimento Fabrikası'nın banka kredi desteği ile sürdürülmüştür. Bunun yanısıra 1965 yılında kurulan "Eston A.Ş.", prefabrik yapı sektöründe önemli hizmetler vermektedir. Anadolu'da yapılan porselen ve seramikler, Eskişehir'in yanısıra Bursa, Kütahya ve Bilecik'te de gelişen bir endüstri kolu olmuştur.
Eskişehir her zaman tahıl üretiminde ilk sırayı alan illerden biridir. Ekmek yapımına uygun olan ak buğday ve biracılıkta kullanılan arpa, bu yörede yetiştirilir. Ayrıca 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Rus Çarlığı'nın yıkılmasından sonra Kırım ve Orta Asya'dan gelen Tatarlar, tarım alanındaki gelişmelere büyük katkıda bulunmuşlardır. Eskişehir'de Şeker Fabrikası'nın kurulmasında önce şeker pancarı üretimi yapılmamasına rağmen, 1933 yılından itibaren şeker pancarı üretiminin sulu tarımda önemli bir yeri olmuş ve köylerin girdileri artmıştır.
1940 yılında Eskişehir, Türkiye'nin altıncı büyük ilidir. Artan nüfusla birlikte, konut yapımında büyük bir artış görülmektedir. Kent merkezi sürekli olarak kuzeye doğru genişlemektedir. Doğuda Şeker Mahallesi ve Yeni Mahalle, bu dönemde kurulmuştur. Odunpazarı ve Yukarı Mahalle, artık bir merkez olmaktan çıkmıştır. Aşağı Mahalle'de, Hamam Caddesi'nin iki yanında, Porsuk boyunca uzanan kavak ve söğüt ağaçlarının arka kısmında Bahçelievler bulunmaktadır. Bu dönemde Köprübaşı Caddesi seçkin bir yer olmuş, yeni iş yerleri açılmıştır. Kentin eğlence ve gezinti yerleri, Yalaman Adası ve Suboyu'dur.
1940'larda Eskişehir'de endüstriyel gelişmelere teknoloji de eklenmiştir.29 Ekim 1961 tarihinde. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıldönümü kutlamaları için Eskişehir'e gelmesinin planlanması üzerine, bu tarihte ilk otomobil Cumhurbaşkanı için üretildi ve sunuldu.
Önce arabanın gövdesini oluşturan parçalar, sonra gövde ve diğer bölümler, buradaki atölyelerde imal edildi. Metal levhalarla gövdesine şekil verildi. Üzerinde günlerce çalışıldı ve ortaya yepyeni bir otomobil çıktı. Bu otomobile "Devrim" adı verildi. Devrim, ilk gösteriminde (29 Ekim 1961) Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından kullanıldı.
Devrim; otomobil üretiminde ilk tecrübe, ilk adımdı. Bu, görünüşte sembolik bir işti. Ancak olanaklar dahilinde, Türkiye'nin endüstri sektöründe neler yapılabileceğinin bir göstergesi olmuştur. Bu ilk adımdan birkaç yıl sonra, "Anadol" adı verilen otomobilin üretimine başlandı.
29 Ekim 1961 tarihli gazetelerde şu başlıklar yer almaktaydı: "İlk Türk otomobili Devrim, yola çıktı ve yirmi adım sonra durdu".
Bu başlığı, ilk geziyi yapan Cumhurbaşkanı Cemal Gürselin sözleri izliyordu:
"Türk araba yapar ama, benzini koymayı unutur."
Devrim, bugün artık sessiz sedasız duruyor. Ancak Eskişehir sanayii, ilerlemesini durmadan sürdürüyor.
Ekonomi
Orta Anadolu'nun batıya açılan kapısı olarak tanımlanan Eskişehir; ulaşım kolaylığı, enerji olanakları, uygun tarımsal yapısı ve zengin maden kaynaklarının yanısıra sanayide de oldukça gelişmiş illerden birisidir.
Şehir nüfusunun kırsal nüfusa göre hızla büyümesi, yetiştirilmiş bir iş gücü potansiyelinin varlığı, ilin coğrafi bakımdan dahili pazarlara yakınlığı, enerji ve hammadde kaynaklarının uygunluğu, sanayi için gerekli altyapı yatırımlarının yeterli olması ve ulaşım kolaylıkları, bölge sanayisinin giderek gelişmesini sağlamıştır.
1- Ekonomik Hayatın Tarihi Gelişimi Cumhuriyetten önce ekonomisi genelde tarıma dayalı olan Eskişehir'de 1894'te Almanlar tarafından Lokomotif ve Tamir Atölyesi kurulmuş ve bu atölye 1924 yılında TCDD işletmesine devredilmiştir.
Cumhuriyetten sonra 1933 yılında Şeker Fabrikası ve ona bağlı olarak Makine Fabrikası, 1965 yılında Sümerbank Basma Sanayi Müessesesi kurulmuştur. Şeker Fabrikasına bağlı Makine Fabrikası 1969 yılında müstakil bir kuruluş haline gelmiştir. Bu fabrikalar bölge sanayiinin gelişmesi ve dolayısıyla ekonominin canlanmasını sağlamıştır.
Kamu sektörünün yanı sıra özel sektör de çeşitli alanlarda faaliyet göstermeye başlamış, Toprak Sanayii, Un ve Mamülleri Sanayii, Ağaç Sanayii, Çimento ve Mamülleri ile Çelik Eşya Sanayii ve Makine Sanayii gelişmiştir.
Bu durumda ilimiz, Türkiye'nin sayılı illerinden biri haline gelmiştir. Sanayinin daha ekonomik ve rahat çalışabilmesi için Organize Sanayi Bölgesi ve Küçük Sanayi Sitesi gibi sanayi alanları oluşturulmuştur.
Ayrıca 1985 yılında temeli atılarak yapımına başlanan F-16 Uçak Motor Fabrikası (TUSAŞ) zamanından önce tamamlanmış ve 10 Haziran 1987 yılında açılışı yapılarak bilfiil üretime başlamıştır.
2- Sanayii Eskişehir mevcut sanayi alt yapısıyla yatırımcıların tercih ettikleri bir bölge konumundadır. Batı Anadolu ve Marmara Bölgeleri'nde gelişme alanı bulunmayan sanayii için ilimiz her türlü uygun altyapı tesisleriyle donatılmış mevcut Organize Sanayi Bölgesi ve tevsiline başlanan gelişim alanlarıyla son derece cazip bir sanayi merkezi haline gelmektedir.
Eskişehir'de mevcut Sanayii içinde Makine İmalat Sanayi ekonominin can damarı gibidir. GYSH'sı içinde bu sektörün payı % 25 dir. Aktif nüfusun % 30 u geçimini bu sektörden sağlamaktadır. Gıda sanayi ile taşa ve toprağa dayalı imalat sanayii en fazla katma değer üreten 2. ve 3. sektör durumundadır. Bu üç sektörün toplam payı % 90 dır.
Ülkemizin tek Uçak Motor Fabrikası (TUSAŞ) ile Dizel Lokomotif motoru üreten tek fabrikası (TÜLOMSAŞ) ilimizdedir. Yine ülkemizin en yüksek kapasiteli Buzdolabı (ARÇELİK) ve kompresör fabrikası ilimizde olup, 2. buzdolabı fabrikasının kuruluş hazırlıklarına başlanmıştır.
Ayrıca bisküi üretimi ve soba üretiminde de ilimiz ülke genelinde ağırlıklı bir paya sahiptir.
3- Tarım ve Hayvancılık Eskişehir Türkiye'nin önemli tarım merkezlerinden biridir. Özellikle tahıl üretiminde önemli paylara sahip olan ilimiz, şeker pancarı gibi bitkilerin üretiminde de önemli yer teşkil etmektedir. Ekim yapılan arazilerin büyük bir bölümünün kuru arazi olması nedeniyle sahip olunan arazinin tümüne her yıl ekim yapılamamaktadır. Ayrıca ilimize düşen yıllık yağış miktarının azlığı da bu olayı kaçınılmaz kılmaktadır.
Sulanabilir arazi miktarı 202609 hektar olup, sulanan arazi miktarı ise 139.949 hektardır.
ESKİŞEHİR İLİ ARAZİ DURUMU
CİNSİ
ALAN (Hektar)
ORANI (%)
Tarım Alanı
573.638
43
Çayır - Mera
343.918
25
Orman - Fidanlık
332.438
24
Diğer
115.206
8
TOPLAM
1.365.200
100
a) Bitkisel Üretim (2000 Yılında Üretim ve Verim)
ÜRÜNÜN CİNSİ
EKİLEN ALAN (Ha)
ÜRETİM (TON)
VERİM (Ha/Kg)
Buğday
174.485
498.389
2.859
Arpa
128.108
305.099
2.388
Nohut
12.823
11.676
910
Şekerpancarı
22.921
1.021.218
45.665
Ayçiçeği
3.456
6.202
1.794
Sebze
8.539
231.710
27.133
Meyve
601.007 (adet)
18.004
-
b) Su Ürünleri (2000) İlimizde Hasan Polatkan, Gökçekaya, Porsuk, Kunduzlar ve Çatören Baraj Gölleri'nde Su Ürünleri Kooperatifleri'nce balık avcılığı yapılmaktadır. 2000 yılında toplam 117.623 kg balık üretimi yapılmıştır.
2000 YILI TATLISU BALIKLARI ÜRETİMİ
CİNSİ
ÜRETİM (Kg)
Aynalı Sazan (Yetiştiricilik)
2.700
Alabalık (Yetiştiricilik)
29.493
Sazan
15.220
Gümüş
3.500
Kefal
3.200
Kızılkanat
5.550
Kerevit
18.400
Yayın
410
Diğer
39.150
TOPLAM
117.623
4- Vergi Gelirleri 2000 Yılı itibariyle ilimizde 174.933.543.340.000 TL vergi tahakkuk ettirilmiş ve bundan 155.462.061.190.000 TL tahsilat sağlanmıştır. Tahsilat oranı %89 olmuştur.
2001 Yılının ilk altı ayında ise 134 trilyon 544 milyar vergi tahakkuk ettirilmiş, 96 trilyon 153 milyar TL tahsilat sağlanmıştır.
5- İhracat İlimizde 2000 yılı itibariyle Sanayi Odası üyesi 83 kuruluş tarafından 544.633.474 $ ihracat gerçekleştirilmiştir. Bü ihracatın içinde sektör olarak Makina İmalat Sanayi %40 ile birinci sırada, Taş ve Toprağa dayalı İmalat Sanayi %25 ile ikinci sırada yer almaktadır. Madencilik sektörü ise %22 ile ikinci sıradan üçüncü sıraya gerilemiştir.
6- Şirketler 2001 Yılında 85 adet Limited Şirket, 6 adet Anonim Şirketin kuruluşuna izin verilmiştir. 60 sermaye şirketinin madde tadilatı yapılmıştır. İlimizdeki sermaye şirketlerinin dağılımı aşağıdadır.
Anonim şirket : 593 adet, limited şirket : 3633 adet, toplam : 4226 adet
7- Kooperatifler İlimizde 2001 yılı Haziran ayı itibariyle merkez ve ilçeler dahil 620 faal, 108 tasfiye halinde olmak üzere toplam 728 adet kooperatif bulunmaktadır.
8- Bankacılık İlimizde bankacılık faaliyetleri 19. yüzyılın sonlarında başlamıştır. Osmanlı Bankası ve Ziraat Bankası' nın açtıkları şubelerle başlayan bankacılık faaliyetleri, 1930'lu yıllarda gelişmeye başlamış ve 1950'den sonra hızlı bir gelişme göstermiştir. İlimizde Kamu ve özel sektöre ait olmak üzere 78 adet banka şubesi bulunmaktadır. Bunların 59 adedi merkezde, 19 adedi ilçelerde bulunmaktadır