Konuşmalar
Sayın Valim, Milletvekillerim,
Büyükşehir Belediye Başkanım,
Koç Holding Yönetim Kurulu Şeref Başkanı Sayın Rahmi KOÇ,
Belediye Başkanlarım,
Siz Değerli Konuklar ve
Basın Mensupları,
Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneğinin, aslına tamamen sadık kalınarak restore etmiş olduğu yeni hizmet binasının açılış törenine hepiniz hoş geldiniz!
Ülkemizin kalkınma mücadelesinde, Eskişehir’in daha aktif rol almasını sağlamak amacıyla 1985 yılında Türkiye’deki ilk SİAD’lardan birisi olarak kurulan ESİAD, birçok etkinlik ve proje gerçekleştiren, değerlendirmeleriyle bölge ekonomisine katkı sağlayan bir sivil toplum kuruluşu olmuştur.
Çalışmalarımızdaki temel hedefler;
§ Eskişehir’in ülkemizin kalkınma sürecinde daha aktif rol almasını sağlamak,
§ Şehrin dinamiklerini harekete geçirerek kentimizi, Anadolu’nun, Çağdaş Dünya’ya açılan kapısı konumuna getirmek ve
§ “Avrupa Kenti” olarak nitelendirilen Eskişehir’in, hak ettiği “Sanayi – Üniversite – Kültür Kenti” tanımlamasının, ülkemizde ve Dünya’da kabul görmesi için lobi faaliyetlerini sürdürmektir.
Değerli Konuklar,
Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneği olarak, bundan sonraki çalışmalarımızı, kentimizin sembollerinden birisi olan bu tarihi evde sürdürecek olmanın coşkulu heyecanını ve mutluluğunu yaşıyoruz!
Bu tarihi Odunpazarı Evini, Derneğimize tahsis ederek bizlere kültürel mirasımızı koruma ve kentimize bir değer kazandırma olanağını sağlayan, restorasyon çalışmaları süresince bizleri yalnız bırakmayan, Odunpazarı Belediye Başkanı Sayın Burhan SAKALLI’ya şahsım ve dernek üyelerimiz adına teşekkürlerimizi sunuyorum.
Davetimizi kabul ederek, bugün varlığıyla bizlere destek olan;
Duayen sanayici kimliğinin yanı sıra, Ülkemizde sağlık, kültür ve sanat yaşamının gelişmesinde önemli roller üstlenen, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Rahmi KOÇ’a en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Kentimize, Bölgemize, Ülkemize ve Dünyamıza zenginlik katacağına inandığım bilimsel, kültürel ve sanatsal çalışmalara ev sahipliği yapması temennisiyle, yeni hizmet binamızın hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum.
C. Onur SÜRMELİ
Basın Toplantısı, Onur SÜRMELİ'nin konuşmaları, 06 Nisan 2006 Perşembe, ESİAD Genel Merkezi
06 Nisan 2006, Perşembe
ESİAD Eskişehir Merkezi
Değerli basın mensubu arkadaşlarım, bizi kırmayarak geldiğiniz için öncelikle teşekkür ediyorum, hepiniz hoş geldiniz.
Hem yeni yönetim olarak sizlerle tanışmak, hem de önümüzdeki dönemde sizlerle olan ilişkilerimizi daha da ileriye taşımak adına, fikirlerinizi almak için bir araya gelmemizin iyi olacağını düşünerek; böyle bir organizasyon gerçekleştirdik.
Bildiğiniz gibi ESİAD Eskişehir’in; Türkiye’nin kalkınma mücadelesinde daha aktif rol almasını sağlayacak yapıya kavuşabilmesi için çalışan bir sivil toplum kuruluşudur. ESİAD üyelerinin yönetiminde bulunan şirketler; kentimiz için büyük bir istihdam kaynağı olması yanında, ekonomik anlamda ilimize ve bölgemize katkıda bulunmaktadır.
Avrupa birliğine girme çalışmalarının yoğun olarak yürütüldüğü bu dönemde kalkınmanın önemini vurgulayarak, ülkemizin ve Eskişehir’in ekonomik, sosyal sorunları ile gelişme potansiyeline ilişkin görüş ve önerilerini; medya, yayın, toplantı gibi yollarla kamuoyuna duyurmakta, ilimizin potansiyeli ve değerlerini ön plana çıkartacak ortamlar oluşturmaya çalışmaktadır. İlimizdeki iş dünyasını bilgilendirme, sorunlarının çözümü için çaba gösterme ve birbiriyle kaynaştırma gibi işlevleri de görevlerimiz arasında görmekte bunların yanında bir sivil toplum örgütü olarak kültürel açıdan ilimizin gelişmesine de katkıda bulunmaya çalışmaktadır.
Bu anlayışla yeni yönetim olarak çalışmalarımıza başladık. Öncelikle ESİAD’ın var olan durumunu değerlendirerek, “Neredeyiz?”, “Nerede olmamız gerekli?” sorularını kendimize sorduk. Çıkan sonuçlar çerçevesinde daha aktif ve verimli çalışmalar gerçekleştirebilmek için üyelerimizle çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Çünkü sivil toplum kuruluşlarının toplumun sesi olması adına önemli bir işlevi olduğunu düşünerek, yapacağımız işlerin amaçlarımıza daha uygun olabilmesi için detayların hesaplanmasının gerekli olduğunu düşünmekteyiz. Tabi ki bu çalışmaların çıktılarını önümüzdeki günlerde yapacağımız faaliyetlerde göreceksiniz.
Tüm bunların yanında şehrimize bakacak olursak; Eskişehir şu an önemli bir dönüm noktasındadır. Şehrimizin uzun süredir eskiyen yüzü yeni bir çehre kazanmış ve bir Avrupa şehri olmuştur. Artık öğrenci şehri diye bahsedilen Eskişehir, Avrupa kenti olarak anılmakta, bağlantı yollarımızın artması ve genişlemesi, şehrimize gelen alışveriş merkezleri yatırımları, hızlı tren projeleri ve hava alanı ile ilgili çalışmalar da gelişen, büyüyen şehrin sinyallerini vermektedir. Tabi ki bu büyüme beraberinde gelişen sanayi ve ticaret yatırımlarını, gelişen hizmet sektörlerini, buna bağlı olarak da gelişen şehirleşmeyi beraberinde getirecektir. Biz de bu duruma uyum sağlayacak hazırlıkları yaparak, çalışmalar gerçekleştirmeliyiz. Gerektiğinde tüm kurumlar bir araya gelerek çözümler üretmeli, bölgenin hakimi ve merkezi olma şansını kaçırmamalıyız. Tarihte Anadolu’nun merkezi olan Eskişehir yine bu özelliğine kavuşmalı, Anadolu’nun Avrupa’ya açılan kapısı olmalıdır.
Bu gelişmelerden yararlanarak şehrimizin tarihi, kültürel ve doğal zenginliklerini de yeteri kadar tanıtırsak, sadece Avrupa kenti değil, gelişmiş, sanayileşmiş, doğal, kültürel ve sanatsal zenginlikleriyle, bu topraklara yakışır, yaşam standartları yüksek bir Avrupa şehri olabiliriz. Doğru planlandığında gelişmişlik zincirleme bir şekilde yayılacak, bölgesel gelişmeyi ve kalkınmayı da beraberinde getirecektir.
Unutulmaması gereken; bunların gerçekleşebilmesi, uyum içerisinde birlikte yürütülecek çalışmalarla mümkün olacaktır.
Global Krizle Daralan Piyasalarda
Yerel Yatırımcı Olarak KOBİ’lerin Beklentileri
Sayın Bakanım, Sayın Valim, Değerli Konuklar,
Ülke olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Bu kez nedenleri bizden kaynaklanmayan ağır bir ekonomik kriz ve daralmanın içindeyiz. Tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler gibi biz de bu ekonomik krizde payımıza düşeni fazlasıyla yaşıyoruz. Önceki gün açıklanan verilere göre, işsizlik, Aralık 2008 itibariyle ve yüzde 13.6 oranıyla, tüm zamanların en yüksek düzeyine ulaşmış bulunuyor. Buna göre, 3 milyon 274 bin kişinin Aralık 2008 itibariyle işsiz olduğu belirtiliyor ki bu rakamların 2009 Ocak, Şubat ve Mart aylarında yaşanan ekonomik daralma ve işten çıkartmalarla birlikte yaklaşık 4 milyona ulaştığını söylemek de mümkündür. Unutmayalım ki işsizlik aslında bir ülkenin refahı açısından da güvenliği açısından da toplumsal moral ve motivasyonu açısından da en belirleyici, en önemli unsurlardan biridir.
İzninizle sizlerle bir kaç veri daha paylaşmak istiyorum. Yine TÜİK verilerine göre, sanayide kapasite kullanım oranımız geçtiğimiz Şubat ayında yüzde 15.5 puan azalarak, yüzde 63.8’e gerilemiş durumda. 2009 yılı Ocak ayı verilerine göre sanayi üretim endeksinde, tüm zamanların en büyük düşüşü gerçekleşmiş bulunuyor. Sanayi üretim endeksi geçen yılın aynı ayına göre %21,3 oranında azaldı. Büyümeye yönelik öncü bilgi niteliğinde olan sanayi üretim endeksindeki bu gerileme, 2009 yılı ilk dönemi için öngörülen durgunluğun şiddetini de gözler önüne seriyor.
Sayın Bakanım, rakamlar elbette ürkütücü. Amacım durumu bir felaket gibi göstermek değil. Ancak, gerçekler de ortada. Yaşadığımız ekonomik kriz ve uluslararası daralmanın henüz neresinde olduğumuzu kimse tam olarak kestiremiyor. Hiçbir ülke henüz tünelin ucunu görebilmiş değil. Belli ki bir süre daha bu krizle yaşamaya devam edeceğiz. Biz, ülke olarak krizlerle yaşamaya alışığız ancak görülen o ki bu defa kriz, günlük politikalarla, basit birkaç önlemle ya da kısa süreli paketlenmiş projelerle atlatılamayacak kadar büyük ve ağırdır. Durum böyleyken, yerel seçimlerin de etkisiyle maalesef siyaset gündeme ağırlığını koymuş ve ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik tartışmaların önüne geçmiştir.
Sayın Bakanım, istatistiki veriler incelendiğinde tüm ülkelerde istihdamın büyük ölçüde KOBİ’ler tarafından yaratıldığı görülmektedir. Üretim hacmine ve teknolojinin gelişimine yönelik veriler de benzer sonuçları işaret etmektedir. Ancak KOBİ’lerin ülkemizde başta finansal destek olmak üzere son derece ciddi sorunları bulunmaktadır. Sorunların büyüklüğü, rekabetçi baskılar ve konjonktürel dalgalanmalar, KOBİ’ler üzerinde büyük baskı yaratmakta ve kısa zamanda ekonomik hayattan çekilmelerine neden olmaktadır. Varlığını sürdürebilenler ise çoğu kez istenilen ölçü ve hızda gelişememektedir. Bu sorunların aşılabilmesi için gelişmiş ülke yönetimleri, KOBİ’ler için özel destekler sağlamaktan çekinmemekte, bu destekleri serbest piyasa ekonomisine aykırı tavır olarak düşünmemektedirler.
Bir yanda hızla genişlemeye devam eden ekonomik kriz ve daralma, öte yanda global şirketlerin hızla büyüme ve genişleme kıskacındaki biz küçük ve orta büyüklükteki işletmeler, özellikle sanayii ve alt hizmetler gruplarında yok olma düzeyine gelmiş bulunuyoruz. Örneğin, yalnızca bu durum bile kendi başına büyük tehdittir ve siyasal iradenin yalnızca bu konuda bile bir dizi önlem alması gerekmektedir.
Sayın Bakanım, globalleşen ekonomide, uluslararası ölçeklerde hareket eden mevcut büyük şirketlerin sermaye yapıları, organizasyon biçimleri, istihdam ettikleri uzman eleman çeşitlilikleri son derece kompleks bir boyuta ve yalnızca büyük şirketlere uygun bir yapılanma biçimine dönüşmüş bulunuyor. Global ekonominin seyrini de belirleyen bu şirketler, hükümetlerin çıkardıkları yasaları da arkalarına alarak küçük şirketlerin yaşama şansını ortadan kaldırmaktadır. Uluslararası büyüklükteki şirketler için sorun olmayan maliyetler, ülkemizdeki orta ve küçük işletmeler için karşılanamaz bir boyuta gelmiştir. Örneğin, Fransa ve İtalya, Avrupa Birliği’nin ağır regulasyonlarına rağmen küçük ve orta ölçekli işletmelerin yaşamalarını sağlayacak bir dizi önlemler almaktadır. Bu anlamda hükümetimizin de biran önce gerekli önlemler almasını beklediğimizi buradan ifade etmek istiyorum.
Sayın Bakanım, değerli konuklar, aslolan sürekli olarak felaket senaryoları üretmek ya da krizlere teslim olmak değil, tam aksine böylesi dönemlerde daha güçlü dayanışmalar ve arayışlar içine girmektir. Dünyanın en büyük 17. Ekonomisine sahip ülkemiz, elbette bu krizden de sıyrılmasını bilecektir. Bundan şüphemiz yoktur. Ancak siyasal irade; koruyucu, kollayıcı ve teşvik edici önlemler geliştirirken, biz yatırımcıların da çağa uygun önlemler ve arayışlar içine girerek, bir lokma bir hırka mantığından kurtulmamız gerekmektedir. Küçük olsun benim olsun dönemleri artık bitmiştir. Küçük olan ya yutulmakta ya da yok olmaktadır. İçinde bulunduğumuz bu dönemin dayanışma ve yerel denizlerden okyanuslara açılma dönemi olduğunu, büyümeye ve birleşmelere hız vermemiz gerektiğini gözardı etmememiz gerekmektedir. Diliyorum ki en kısa zamanda bu krizden güçlenmiş ve büyümüş olarak çıkan bir ülke oluruz.
Saygılarımı sunuyorum.
Onur C. Sürmeli.